Genelde ekipçe klişeleşmiş bir lafımız vardır “Provalardan önce ne söylesek havada kalır.” diye, ben de tamamen havada kalacak bir değerlendirme yapmak üzere bilgisayarımın başına geçip okumakta olduğunuz bu yazıyı kaleme almaya başladım. Çok sevdiğim bir sözle devam etmek istiyorum: “Eurovision is television.“. Bundandır ki, “Eurovision bir şarkı yarışmasıdır.” mantığı üzerinden sadece şarkıları değerlendirmeyi farklı bir romantizm türü olarak görüyorum. Burada da senenin genel değerlendirmesini yaparken olası sahnelemeleriyle beraber değerlendireceğimi belirtmek isterim.
2019 – İYİ BİR SENE Mİ, YOKSA DEĞİL Mİ?
Şarkıların tamamını yarışmadan önce dinlemekle kalmayıp provaların hepsi üzerine yapacak yorum bulabilen insanlar olarak bizi iki cepheye ayırmış olan bir soru var: “2019 kalite açısından iyi mi yoksa kötü bir sene mi?”
Her iki tarafın da haklı gerekçeleri olduğu bir gerçek. Geçen seneki şarkıların geneline baktığımızda, keskin bir şekilde “öne çıkan şarkılar” ve “çok kötü şarkılar” şeklinde ayrılabildiğini görüyoruz. Bu senenin geçen seneden en büyük farkı, dinlemeye katlanamadığımız şarkıların sayısının geçen seneyle karşılaştırılamayacak kadar az olması, bu da bizde istemsiz olarak iyi bir senede olduğumuz düşüncesi uyandırıyor. Bununla beraber, çok kötü bir sezona girdiğimizi düşünürken son dakikada ulusal kanalların iç seçimiyle seçilen şarkıların üst üste açıklanması ve çoğunun kalitesinin senenin genelinin üstünde olmasıyla bir anda moral bulmamız, bu sene hakkındaki olumlu düşüncelerimizi bir anda yükseltti. Ben bu konuda biraz yanılsama içerisinde olduğumuzu düşünüyorum. “2012’yle karşılaştırdığınızda sizce kaliteli bir sene mi?” gibi bir 2012 romantizmine girmeyeceğim, ancak neredeyse tüm şarkıların dinlenebiliyor olması, çoğu şarkının averaj olduğu gerçeğinde de çok büyük bir değişiklik yaratmıyor. En basit örneği olarak, hep bahsini açtığımız yarı final dağılımları…
Birinci yarı finale “amatör lig“, ikinci yarı finale ise “şampiyonlar ligi” benzetmesi yapılıyor. Ancak dikkat ettiğiniz zaman, ikinci yarı finalde Litvanya, Moldova, Avusturya, Hırvatistan gibi elenmesi garanti olan (büyük konuşmayayım tabii) sekiz ülke çıkması işten bile değil. Birinci yarı finalin çok kötü görülmesinin sebebiyle bunları bir araya koyduğumuzda, çok da başarılı bir senede olmadığımızı fark etmek mümkün.
EUROVISION VE POLİTİZASYON: 2019’UN EN GÖZE ÇARPAN YÜKSELİŞİ
Siyaset ve Eurovision genellikle beraber görmeye alışık olduğumuz kavramlardır. Her ne kadar “Bu bir müzik yarışması, burada sadece müzik tartışılmalıdır.” dense de; her ne kadar Eurovision, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kıta ülkelerini müziğin gücüyle bir araya getirmek için ortaya çıkmış bir yarışma olsa da; eğer bir yarışmada “ülkelerin” temsiliyeti söz konusuysa, bu yarışmayı siyasetten ayırmanız teknik olarak çok da mümkün değildir. Asgari bir düzeye indirgenmesi konusunda hepimiz hemfikir olabiliriz, ancak son senelerde yaşanan hadiselerde bunun da aslında çok mümkün olmadığını görmüş olduk. Peki bu sene neler yaşandı?
1. UKRAYNA KRİZİ
Ukrayna, son senelerde ulusal eleme yaparak temsilcisini seçen bir ülke hâline gelmişti biliyorsunuz ki. Bu sene yaşanan hadiselerle beraber öğrendiğimiz, Ukrayna Ulusal Kanalı olan UA:PBC’nin ulusal finali kazananlara bir sözleşme imzalattığı ve bir süre kariyerlerine neredeyse tamamen yön verdiğiydi. Bu sözleşmenin imzalatılmaya çalışıldığı süreçte yaşananları açıklamaya geçmeden öncesindeki süreci biraz detaylandırmak isterim. Ukrayna’nın ulusal finalinde yarışacak olan bir yarışmacı ayrılmıştı ve MARUV, dünyada bilinirliği olduğu için ulusal kanal tarafından yarışmaya katılması için davet edilmişti. Kendisi ise “Siren Song”u yaparak yarışmaya katılmayı kabul etmişti. Lâkin sıkıntılar, kendisinin çıkmaya hazırlandığı Rusya turnesinin öğrenilmesinden sonra başladı. Sadece Rusya’da konser vereceği için vatan sevgisi jüriler tarafından sorgulandı, seyircilerin önünde siyasî görüşleri teşhir edilmeye çalışıldı. Kısacası, Ukrayna haklıyken tepki toplayarak haksız duruma düşmek için çok çaba sarf etti.
Bundan sonraki etapta, her şeye rağmen yarışmayı kazanan MARUV’a imzalatılmaya çalışılan sözleşmede istenilen şeylerden biri, Rusya’daki tüm konserlerini iptal etmesiydi. Ülkesine olan sevgisinin Rusya’da vereceği konserler üzerinden sorgulanmasının üzerine sözleşmeyi reddeden MARUV, Ukrayna’yı temsil etme hakkından men edildi. UA:PBC, yaşananların ardından yarışmada ikinci ve üçüncü olan yarışmacılara teklif götürdü, onlar ise yapılan bu haksızlığa tepkilerini koymak için bu teklifi reddederek MARUV’un yanında durmayı tercih ettiler. Yaşanan bunca şeyin ardından Ukrayna, maddî yaptırımı olduğunu bilmesine rağmen çekilme kararı aldı.
2. İSRAİL VE FRANSA GERİLİMİ
Fransa’nın bu seneki temsilcisi Bilal Hassani’nin hem Müslüman kökenli hem de LGBT birey olmasından dolayı İsrail’le gerginlik yaşadığı öne sürüldü. Medyaya yansıyan “Fransa delegasyonu tehdit edildi.” haberlerinin yanında, esas olarak atlanan çok sıkıntılı bir olay meydana geldi: İsrail’in ulusal kanalı ve bu senenin ev sahibi olan KAN’da yayınlanan bir program sırasında Bilal Hassani’nin gizli bir DAEŞ üyesi olduğu ve Eurovision gecesi sahnedeyken bir saldırı gerçekleştireceği öne sürüldü¹. Fransa’nın çekileceği iddiaları dolaşırken Hassani’nin çekilmeyeceklerine dair yaptığı açıklama ise her şeyi netleştirmiş oldu. Devamında neler olacağını, Fransız delegasyonunun Tel Aviv’e ulaşmasının ardından göreceğiz.
3. HIRVATİSTAN’IN BARIŞ ATIFLI KLİBİ
Hırvatistan bu sene, Roko Blažević’in seslendireceği Dream adlı parçayla temsil edilecek. Dora adlı ulusal finalde seçildiği zaman sahneye kanatlarla çıkan Blažević’in bu mahiyette bir mesaj verdiğini anlamak mümkün değildi, hatta belki kendisinin de haberi yoktu. Hırvatçada Domovinski rat yani “Vatan Savaşı” olarak adlandırılan, Hırvatistan’ın bağımsızlık ilânından sonra Yugoslav Halk Ordusu ile silahlı Çetniklerin ve Hırvatistan’ın arasında yaşanan Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı’ndan görüntülerin klibe taşınmasının ardından Sırbistan cephesinden herhangi bir tepki gelmedi. Sebebinin ise şarkıdaki mesajın savaş karşıtı olması olduğunu öngörüyorum.
EV SAHİPLİĞİ – BİZİ NELER BEKLİYOR?
Ne zaman Asya’da bulunan bir ülke ev sahipliği yapsa, Avrupalıların genel kaygısı “savaş ortasında kalmasak bari”dir. Zira Avrupa’nın dışındaki her metrekarede savaş olduğunu zannedenlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değil, bu kaygıyı 2012’de Azerbaycan’a giderken bile yaşayanı vardı. Bu seneki ev sahipliği tartışılırken de yine, en çok tartışılan konu başlığı “güvenlik zafiyeti” oldu.
İsrail hâl-i hazırda sıcak çatışmaların yaşandığı bir ülke, ancak bununla beraber güvenliği en iyi sağlayabilecek ülkelerden biri olduğunu da unutmamakta fayda var.
Unutmadan bir noktaya değinmek istiyorum, bu konular tartışıldığında İsrail’in ev sahipliği meşrulaşmış oluyor, evet. Bu ev sahipliğinin meşrulaşmasını istemeyen tek ülke olan Bulgaristan “insanların acı çektiği ve öldüğü bir yerde yapılan bir eğlence yarışmasına iştirak edemeyecekleri” gerekçesiyle sezonun en başında çekilme kararı aldı. Bu tepkiyi veren tek ülkenin Bulgaristan olması, açıkçası beni şaşırtan şeylerin başında geliyor, zira ben bu tepkiyi verecek ülke sayısının daha fazla olacağını öngörüyordum.
İsrail’in son dönemde siyasi olarak çizdiği olumsuz profili, sanat ve spordaki atılımlarıyla beraber unutturmaya, daha doğrusu daha sempatik bir profil çizerek üstünü kapatmaya çalıştığı yadsınamaz bir gerçek. Lâkin bunu Eurovision’da son döneme kadar başaramamıştı, ne zaman averajın üstü bir şarkıyla gelseler jüri puanı sayesinde finale çıkan, halk oylamasında sonlarda olan ülkelerden biri olmuştur. Uzun süredir ellerine ilk defa böyle bir fırsat geçtiğine göre, bunu iyi kullanacaklarını düşünüyorum.
Hükümet ve ulusal kanal bu fırsatı iyi kullanacaktır, ancak Tel Aviv sakinlerinin bu fırsatı iyi kullanamadıkları bir gerçek. Çoğu arkadaşımın mağdur olduğu bir konuyu aktaracağım size: konaklama. Belli birkaç platformda ev veya oda kiralamanız mümkün. Eğer on beş günlüğüne çalışmaya gidecekseniz bu yöntem çok daha kârlı olabiliyor. Bununla beraber yaptığınız rezervasyonun onaylanmasının ardından ev sahibinin herhangi bir iptali söz konusu olursa ev sahibine maddî yaptırım uygulanıyor. Buna rağmen ev sahiplerinin herkesin rezervasyonlarını iptal ettiği ve kabul ettikleri fiyatın üç-dört katını isteyerek yeniden ilân ettiği konuşuluyor. Eurovision’a gitmeye hazırlanan çoğu kişinin her türlü aşamayı bu kadar zorlu bir şekilde atlatmasının hiç de olumlu bir imaj bırakmadığını dile getirmekte fayda var.
Birkaç hafta önce Eurovision’un yapılacağı arenanın çok yakınına füze isabet etmesi üzerine herkeste başlayan panik havasının üstüne Netanyahu’nun “Eurovision için ekstra güvenlik önlemi almayabiliriz.” demesi tuz biber olmuştu. Bunun üzerine EBU (Avrupa Yayın Birliği) harekete geçerek hükümete “ihtar mektubu” göndermiş ve İsrail, bu konuda ekstra olarak önlem almak zorunda kalmıştı.
This is a typical letter we send every year, regardless of country, to help ensure the smooth running of the Eurovision Song Contest.²
Her ne kadar bu ifade kullanılsa da, bazı İsrail kanallarında haberleştirilene göre, mektubun içeriğinde “siyasî görüşleri her ne olursa olsun, basın sorumlularına vize işleminin sorunsuz sağlanması” şartının bulunması, mektubun içeriğinin İsrail’e göre düzenlenmiş olup olmadığı konusunda soru işaretlerini gideremiyor.
Arena ve sahne konusuna gelecek olursak… Arena küçük, bu çok doğru. Ancak yine başa dönecek olursak “Provalardan önce ne söylersek havada kalır.” sözü burada da geçerli, bir arenanın ne kadar büyük olduğundan ziyade, ne kadar büyük yansıtılabildiği daha önemlidir. Seyirci için yetersizliği konusu her zaman tartışmaya açık kalacaktır ancak ekrana nasıl yansıyacağını anlayabilmemiz için kamera açılarını beklemek mecburiyetindeyiz. Arenanın seyirci için çok yetersiz olmasıyla beraber de bilet fiyatlarının aslında neden bu kadar fahiş olduğunu ve bu sene resmî derneklere dağıtılan paket bilet kontenjanının neden bu kadar düşük olduğunu da anlamlandırmamız mümkün oluyor.
Bu sahne ve arenanın telafisi için interval act olarak adlandırdığımız ara etkinliklerin ilgi çekici ve yaratıcı etkinlikler olması beklentisindeyim kendi adıma, zira geçen seneki durumun telafi edilmesi beni ziyadesiyle sevindirir.
VE EN ÖNEMLİSİ – ŞARKILAR
“41 şarkının hangi birinden başlasam acaba?” diye düşünürken hazır yeni OGAE oylarımı vermişim, OGAE sıralamasıyla ilerleyeyim dedim. Öne çıkan parçaları değerlendirdikten sonra, mecâlim kalırsa diğerlerine de değinmeye çalışacağım.
🇮🇹 İTALYA | Soldi – Mahmood
Bazı şarkılar vardır, çok seversiniz ancak Eurovision’da nasıl duracağını kestiremezsiniz. Bu senenin İtalya’sı da benim için işte böyle bir yere sahip. İtalya’nın genelde öngörülen sıralamaları ve başarıyı elde edememesinin sebebinin her zaman için sanatçıların fazla profesyonel olması olduğunu düşünmüşümdür. Zira İtalya’dan şu ana kadar katılmış tüm sanatçılar kendilerini o kadar konserdeymiş gibi hissederek sahneye çıktılar ki, Nina Zilli 2012’de refleksif olarak eşlik etmesi için seyirciye mikrofon bile uzattı. Bir sanatçının seyirciyle olan iyi iletişimi aslında profesyonellik göstergelerinden biridir, bundan dolayıdır ki Eurovision gibi sahneleme, prodüksiyon ve koreografi gerektiren bir formatta İtalya’nın afallamasını çok olağan karşılıyorum.
Mahmood biraz daha İtalya formatından uzak bir sanatçı olmakla beraber, şarkısının tarzı açısından canlı performansının insanları etkileyip etkilemeyeceği konusunda çok da emin olamıyorum. Sahnelemeye de çok müsait olmayan bu parçanın kazanabilmesi için çıkar bir yol, çok da fazla göremiyorum açıkçası. Yine de bu senenin parçaları arasında, dinlediğim bir tarz olmamasına rağmen en çok dinlediğim parça olduğunu ve kişisel sıralamamda da ikinci olduğunu belirtmezsem ayıp olur. Belki de İtalya’nın makus talihini yeneceği bir sene bizi bekliyordur…
🇳🇱 HOLLANDA | Arcade – Duncan Laurence
Ve işte büyük favori! Yukarıda söylediğim “Eurovision tipi şarkı” kaygısının aynısını bu şarkı için de yaşıyorum. Lâkin bazen tecrübelerimizden yola çıkarak yaptığımız yorumları al aşağı edebilecek örnekler çıktığı için (2017 Portekiz birinciliği gibi) kesin konuşmayacağım. Genç yaşta vefat eden, onu sevmeyen bir adamı seven arkadaşının hikâyesini anlatan olağanüstü dokunaklı bir parçanın yanında canlı performansının da çok başarılı olması, onu iddialarda şimdiden birinciliğe taşımaya yetti bile. Bana kalırsa bu parça için çok sade ama iddialı bir sahneleme, daha doğrusu arka plan yapıldığı takdirde birinciliğe oynayan şarkıların başında gelmeye prova sürecinde de devam edecektir. Bol şans!
🇨🇭 İSVİÇRE | She Got Me – Luca Hänni
Bu sene en çok eleştirilen şeylerin başında “bütün şarkıların Fuego’ya (Kıbrıs 2018) benzetilmesi” yer alıyor. Ancak yüksek müsaadenizle, ben bu parçayı Fuego’ya benzetmeye devam edeceğim. “Replay” ritim açısından, bu parça ise elementleri açısından Fuego’dan esinlenilmiş parçalardır, bu yadsınamaz bir gerçek. Ama özellikle bu parça, ikinci bir Fuego olmaya ciddi mahiyette hazır gibi duruyor.
Amsterdam’da gerçekleşen konserdeki performansına baktığımızda ses performansının çok güçsüz olduğu göze çarpıyor, zira geçen sene Eleni için de durumlar çok farklı değildi. Luca’nın da dansçı olmasının verdiği avantajı kullanacağını ve ses performansındaki açığını sahnelemede gerçekleştireceği dans performansıyla kapatacağını tahmin ediyorum. Ne demiştik: “Eurovision is television.“.
🇳🇴 NORVEÇ | Spirit in the Sky – KEiiNO
Fazlasıyla fan kitlesi olması, radyolardaki popülaritesi ile beraber bana 2010’da Lena’nın birinciliğini hatırlatan bir parça Norveç’in parçası. Lena’nın da 2010 yılında yapmış olduğu en doğru hamlelerden biri, parçayı radyolarda hit hâline getirip o gece sahneye çıktığında da radyoda duyan herkesin oyunu birer birer toplamasıydı. Keza bu parça da, aynı yoldan ilerliyor. Bununla beraber, parçaya Sami melodileriyle renk katan grup üyesinin ise normal sahne kıyafetleriyle sahneye çıkacağı konuşuluyor. Bana kalırsa burada düzeltilmesi gereken noktalardan bir tanesi, kendisinin geleneksel kıyafetleriyle sahnede yer almasıdır. Zira eğer bu melodinin geleneksel bir melodi olduğu anlaşılmazsa puan potansiyeli az da olsa düşebilir. Bu değerlendirmelerimin sonucunda, her ne kadar benim dinlediğim türde bir parça olmasa da, kazanma ihtimâli gördüğüm birkaç parçadan biri olduğunu söylemem gerekir. Bakalım Tel Aviv’de bizi neler bekliyor olacak?
🇨🇾 KIBRIS | Replay – Tamta
Bana itiraz edenler mutlaka çıkacaktır ancak, bu senenin en abartılan şarkısı olduğunu düşünüyorum. Aslında Kıbrıs’ın oylamalarda beşinci olması bile, bu senenin kalitesi açısından yeni bir tartışma açabilir. Bu şarkının piyasadaki diğer parçalardan farkını bana açıklayabilirseniz, belki o zaman ikna olabilirim ancak bu şarkının beğenilebilecek ve öne çıkan tek bir tarafı yok benim nezdimde. 1. Yarı Final’de yer alacak olmasından dolayı çok şanslı, finali göreceğini düşünüyorum. Ancak finalde 10-20 bandını görürse iyi, tabii bu yorumlarımı provadaki sahnelemesine göre revize edeceğim. Fikrimin değişeceğini sanmıyorum, lâkin belki sıralama öngörümü değiştirecek bir sahnelemeyle karşımıza çıkabilir, kim bilir…
🇸🇪 İSVEÇ | Too Late for Love – John Lundvik
Melodifestivalen (İsveç iç elemesi) favorimdi, kazanmasına çok sevindim. Ancak neden sonra şarkı bana çok iddiasız ve sönük gelmeye başladı. Eğer sahnelemeyi de aynı şekilde Tel Aviv’e taşırsa, ben parçanın seyircinin aklında çok da yer edebileceğini düşünmemeye başladım. Sevmemem mümkün değil, zira back vokal partisyonlarının fazla olduğu parçalara karşı, karşı konulmaz bir zaafım var; lâkin seyirci gözüyle baktığım zaman ikileme düşüyorum; acaba ilk izleyenler de bizim bu parçayı sahnede ilk gördüğümüzdeki gibi etkilenecekler mi, yoksa hakikaten öngördüğüm gibi akılda kalmayacak bir performans mı olacak? Bekleyip görmekte fayda var.
🇮🇸 İZLANDA | Hatrið mun sigra – Hatari
Kazanma potansiyeli gördüğüm bir diğer şarkı… Tarzım asla değil, hâlâ sonuna kadar dinleyemiyorum, ancak Eurovision seyircisinin en çok sevdiği şey farklılıktır. Bundan dolayı 2006’da Lordi’nin Finlandiya’ya Hard Rock Hallelujah parçasıyla birincilik getirdiği günleri hatırlatıyor bana bu senenin İzlanda’sı. Şarkıda nefretin güzellenmesi ve performansın tamamı bir parodiden ibaret, aslında vermek istedikleri mesaj bunun tam tersi ve satirik bir eleştiriyi sahneye taşıyorlar. Ancak ben de estetik kaygılar taşıyan bir insan olarak, satir sevmeme rağmen bu parçayla barışamıyorum. Lordi etkisini sahnede görebilecek miyiz, o da provalardan sonraki izlenimlerimize kalsın.
🇷🇺 RUSYA | Scream – Sergey Lazarev
Rusya’nın neredeyse hiçbir ön konsere katılmaması ve çok göz önünde bulunmamasından dolayı yeteri kadar konuşulmadığını düşünüyorum, zira birinci olma ihtimâli en yüksek olan ülke olduğunu düşünüyorum. Rusya’nın daha önce Dima Bilan’da uyguladığı taktik yine başarılı olabilir mi, neden olmasın? Rusya’da tabir-i caizse popun kralı olarak atfedilen Sergey Lazarev’in çok güçlü bir ballad‘la gelmesi herkeste büyük bir hayal kırıklığı uyandırdı ancak bu hayal kırıklığı da adeta saman alevi gibiydi, beklentileri karşılamadı evet lâkin parça çok başarılıydı. Bu parçanın birinci olup olamayacağını anlamamız için kesinlikle provaları görmemiz gerekir. Ancak Sergey Lazarev’i yollayan Rusya’nın bu şarkının sahnesi için yapacağı prodüksiyonu tahayyül bile edemiyorum.
OGAE sıralamasına ilk sekiz sırayı paylaşan ülkeleri yorumladım. Geri kalanı hakkında fikirlerimizi merak ediyorsanız ESCHalley’in Facebook sayfası üzerinden yaptığımız canlı yayınlardan düşüncelerimizi takip edebilir, bize istediğiniz soruları yöneltebilirsiniz.
Provalar yayınlandıktan sonra tekrar görüşmek üzere, okuduğunuz için çok teşekkürler! 💐
¹Kaynak: https://www.middleeastmonitor.com/20190221-france-threatens-to-boycott-eurovision-over-israel-tv-show/
²”Bu mektup, gönderilen ülkeden bağımsız olarak Eurovision Şarkı Yarışması’nın sorunsuz yürütülmesi için her sene gönderdiğimiz bir mektuptur.”
“Eurovision 2019 – Provalar Öncesi Genel Bir Değerlendirme&rdquo için 1 yorum