Eurovision Yazılar

Eurovision 2018 – Tarihe Tanıklık

Uzun süredir bu işin içinde bir insan olarak, gocunmadan attığım bir başlık oldu – tarihe tanıklık… Yıl içerisinde, gerek canlı yayınlar gerekse videolar üzerinden beyan ettiğimiz fikirlerimizin oluşturduğu teorik bütünün üzerine âdeta yıkım gibi gelen bir gerçeklikle karşılaştık dün gece, hatta belki de bir haftalık bir sürece yayılarak gösterdi kendini. Peki bu seneyi akıllarımıza hiç unutulmamacasına kazıyacak olan “miladî” anlar ve yıkılan klişeler neler, biraz bunlardan bahsetmek istiyorum.

1- “İsrail siyasî sebeplerden alamayacak.” düşüncesi:

Ne kadar objektif yorumlar yaparsak yapalım, İsrail’in galibiyetinden ziyade “ev sahipliği” kısmında hepimizin kafasında oluşan birtakım soru işaretleri oluyor, – ki bu noktada daha farklı detaylara daha sonra değineceğim – bu da egosu her zaman az da olsa varlığını sürdüren insanın kendini düşünmesi adlı doğal refleksin bir dışavurumu, normal karşılayın bizi.☺ Bunun dışında bir de, İsrail’in kazanabileceğine hakikaten inanamayan, siyasal sebeplerden dolayı halk oylamasını alamayacağı düşüncesine sahip birçok insan vardı – benim bile aklımdan en azından bir kere geçmiştir. Geçen sene emin olduğumuz “X ülke kazanamaz, çünkü şöyle bir geçmişi var.” kalıbının Portekiz’le yıkılışının ardından favorinin İsrail olması ve bu düşüncenin – bana kalırsa tabunun – tekrar ortaya çıkması anlamsızdı. Çünkü yeniden yıkılabileceği çok açıktı, yıkıldı da. Avrupa insanının ve mantalitesinin değiştiğini, hatta daha yerinde bir ifadeyle eski Eurovisionların üzerine yeni bir jenerasyonun geldiğini sanırım artık idrak etmemiz gerekiyor.

2- “O Azerbaycan, O Rusya, O Romanya; hiç elenmedi; yine elenmez.” düşüncesi:

İsrail’in kazanmasından ziyade, bana kalırsa bu Eurovision’u bir milat kılan faktörlerin en başında işte bu ilk defa elenmeler geliyor. Hepimizin yarı finallerde yaptığı bir “Kim finale çıkar?” tahmin listesi mutlaka olur. Bu listeleri yaparken de “garanti ülkeler” kategorimiz vardır, beğenmememize rağmen “Ama o Rusya…” deyip güzel bir parçayı elimiz gitmeyerek listeden siler ve harcarız, çünkü o Rusya’dır ve çıkmak zorundadır. Şu ana kadar – Avustralya haricinde – bu istikrarını sürdüren dört ülke vardı: Azerbaycan, Romanya, Rusya ve Ukrayna. Bu sene tam tamına “üç” tanesini kaybettik. Bu tipte “simgesel” olgulara mânen birtakım anlamlar yükleyen Eurovision severler için biraz üzücü olduğunun farkındayım ancak, aslında bu simgesel olguların yarışmayı “siyasî” bir olgu olarak var etmeye devam ettiren tabular olduğunu da unutmamak gerekir. Kısacası, hoşuma gitti doğrusu…☺

3- Bahisler

Açık konuşmak gerekirse, bu bahis furyası yeni var olan bir olgu, birkaç senedir de aslında hepimiz için müthiş bir veri kaynağı olarak ortaya çıktı. Bahis severlerin Eurovision hakkında en ufak bir etkinlik, konser, promo, vs. ardından anında kendilerini bulduğu, bizim de bu etkinliklerde yarışmacıların dinleyicileri nasıl etkilediği konusunda dakikası dakikasına bilgi alabileceğimiz bir veri platformu hâline geldi. Son iki senedir jüri finalleriyle beraber başlayan süreçte kazanma potansiyeli görülen ülkenin oranları final gününe kadar epey düşmekteydi ve bu sayede nokta atışı öngörülerde bulunabiliyorduk. Ancak bu sene yaşanan “Litvanya’da herkes çok duygulandı, acaba alır mı?” ya da “İrlanda’nın gay dansçıları var, acaba alır mı?” gibi en ufak anlamsız ve artık belli bir yerde septisist düşünceyle oynanan bahislerin ortalığı ne kadar karıştırdığını, artık net bir veri veremediği de anlaşılmış oldu.

Gelelim gecenin önemli noktalarına…

1- “Bir dahaki sefere Kudüs’te görüşmek üzere!”

Nereden başlayacağımı bilemediğim bir nokta burası. Netta’nın bunu delegasyonun bilgisi dışında dile getirdiğini kesinlikle düşünmüyorum, belli ki düşünülmüş ve öngörülmüş bir plan bu. Ev sahipliği konusunda özellikle 2017’de net bir şekilde görmüş olduğunuz problemler çok görülmüş ve olağan şeylerdir – olağan olması keza biraz da problemin boyutuna bağlı. Ancak bu kategoriye, ne ekonomik anlamda dara düştüğü için sıkıntı yaşayan Ukrayna, ne Eurovision adası yapmaya çalıştığı için batan Danimarka giriyor. Karşılaştırılması, hatta öngörüsü mümkün olmayan bir durumun içine dün geceden itibaren düşmüş durumdayız. Peki EBU ne yapacak, müdahil olacak mı? İşte bunu bekleyerek göreceğiz.

2- “Basının Nazisi İngiltere, bizi özgür bırak!”

SuRie’nin yaşadığı zor anlarda zikredilen cümle işte tam da bu. Birleşik Krallık’ın temsilcisi SuRie performansını sergilediği sırada aniden sahneye atlayan bir seyirci SuRie’nin elinden mikrofonu alarak “Basının Nazisi İngiltere, bizi özgür bırak!” diye bağırdı. Güvenlik tarafından yaka paça dışarı atılan seyircinin yaşattığı stresi yansıtmayarak elinden gelenin en iyisini ortaya koyan SuRie, bir daha sahneye çıkma hakkını kullanmadı. Birleşik Krallık delegasyonu “Biz kendisiyle ve performansıyla gurur duyuyoruz, bir daha çıkmasına gerek yok.” diyerek bu hakkı kullanmayı reddetti, hakikaten gecenin en büyük mücadelesi ve belki de neticesinde en güzel hareketi olabilir.

3- “YouTube’un ilgileneceğimi düşündüğü ve önüme çıkardığı İsrail’in şarkısını dinledim, rezaletti.”

Bu cümle ise yarışma haftası, geçen senenin birincisi Salvador Sobral’ın bir Portekiz dergisine verdiği röportajdan… Kendisinin sanatına saygım var, geçen seneki birinciliğine hakikaten çok sevindim. Ancak şunu söylemek zorundayım ki, şu güne kadar yaptığı saygısızlıklar artık tolere edilemeyecek bir noktaya gitmeye başlıyor. Kimse kimsenin yaptığı müziği beğenmek zorunda değil, ancak bunu göz önünde bir insan olarak alenen ve açık açık dile getirirseniz, bu sizin naifliğinizden götürür, sadece bir düşünce… Bununla beraber Netta’nın kazanması ve ödülü Sobral’ın kendi elleriyle vermek zorunda kalması bana garip bir haz vermedi dersem yalan olur.

4- Jüriler ve İtalya

Jürilerin her zaman stratejik oyları vardır, ya da öngörü yapabileceğiniz belirli kriterleri. Ancak bazı noktalarda bu oyların satın alınabilirlikleri tartışılabilir – keza mesela ben tartışmam, çok net bir şekilde satın alınabilirliği vardır çünkü. Bu noktada benim naçizane düşüncem, artık EBU’nun da bu işe müdahil olduğu. Her sene halkın bu kadar sevdiği ve müzikalite anlamında jürinin puanladığı şarkılarla mukayese edilemeyecek kadar daha başarılı olan İtalyan parçalarının çoğu, jüri tarafından resmen SABOTE ediliyor. Bunun da sebebinin RAI’nin sorumluluk alabilirliği konusundaki soru işaretlerinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum ancak, bu yapılanın haksızlık olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Favorisi İtalya olan biri olarak üzüntümü ve EBU’ya olan kızgınlığımı burada tam mahiyetiyle hissettirebileceğimi sanmıyorum, çünkü tahmin ettiğinizin çok daha ötesindeyim.

5- OYLAMA

Bilmiyorum herkes benimle aynı paralelde hislere mi sahipti ancak, “tarihe tanıklık” hissini esas oylamada yaşadım. Belki iddialı olabilir ancak ömr-ü hayâtımda izlediğim en çekişmeli oylamaydı – ki aslında böyle olacağı tahmin ediliyordu. Bu noktada bizi düşündüren soru ise “Jüri ve halk oyu bu kadar ters düşüyorsa, bu oylamanın etikliğinden bahsedilebilir mi?”…

Eurovision haftası ve dün gece ile alâkadar değinmek istediklerim bunlardı, değinmeyi unuttuğum ancak sizde “tarihe tanıklık ediyormuş hissi yaratan” anlar varsa “Yorum” kısmında benimle paylaşabilirsiniz, belki bir canlı yayınımızda hepsinin üstünden geçeriz. Görüşmek üzere…

Eurovision 2018 – Tarihe Tanıklık&rdquo için 2 yorum

  1. Alp Mehdi

    Ellerinize sağlık Özge Hanım, yazılarınızı merakla bekliyor olacağım.

    Liked by 1 kişi

  2. İlk yarı finalde verdiğim 2 file Belçika ve Yunanistan oldu. İsrail ve Avusturya’nın politik oylamalardan ötürü çıkamayacağını düşündüm. 2.yarı finalde ise Gürcistan favorimdi lâkin Azerbaycan ve Ermenistan’la aynı yarı finalde olmadığı için tahminime yazmadım. Yine bu yarı finalde de 2 file verdim. Karadağ yine “Balkan ballad” tipinde bir şarkı çıkardığı için çıkar gözüyle baktım. Letonya’nın şarkısını ne kadar sevmesem de final adayı olduğu için yazdım. Norveç’i destekliyordum ancak finale çıkacağını hiç beklemiyordum. Slovenya’da aynı şekilde. Sırbistan’ı duyar duymaz evde en az 3 tur koşturdum. Çünkü bu seneki 3 favorimden en çok desteklediğim şarkıydı.(2-Arnavutluk 3-Karadağ). Bu sene yarışmayı kazanmayı hak eden 4 ülke vardı. Kıbrıs,İtalya,Fransa ve Arnavutluk(Eugent’in o vokali kazandırırdı rahatlıkla). Politik oylamalar bu seneyi de batırdı. Umarım Türkiye seneye döner ve 12 points go to Turkey lafını duymaya devam ederiz…

    Beğen

Alp Mehdi için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: