Sırbistan her daim zirvedeki isimleri yollamayı sevmiş, dişli ülkelerden biri olmuştur Eurovision’da. Elemelerinde yarışan sanatçılarından ev sahipliklerine kadar buram buram gayret ve kalitenin koktuğu bir ülke profili oluşturmuştur… son iki seneye kadar! Neler oldu, neler bitti geniş çapı ele alalım istedim ve başlıyorum.
Sırbistan’ın Eurovision geçmişi, kuruluşundan – yani Sırbistan&Karadağ’ın parçalanışından – tam bir sene sonra, yani 2007’ye tekabül eder. Bu bürokratik detayın cilvesiyle Sırbistan, katıldığı ilk sene içerisinde Eurovision’u kazanan ilk ülke olarak tarihe geçer.
(Ufak bir parantez açmakta fayda var; Sırbistan&Karadağ ilk katılımını 2004’te İstanbul’da gerçekleşen yarışmada yapmış, 2005’te yeniden katılmış, ancak ülkelerinde yaşanan iç karışıklık sebebiyle 2006’da şarkıları seçilmiş olmasına rağmen çekilmek zorunda kalmış ancak buna rağmen 2006 finalinde oy veren ülkeler arasında yer almıştır.) Bu başarısının sırrı, şu anda Sırp müzik piyasasının zirvesindeki isimleri her daim Eurovision’a yolluyor oluşuydu. Bu seçimlerin çoğunu ise düşünülenin aksine kendisi değil elemelerle seçiyordu. Kanalın bir ulusal elemeyi finanse edebilecek kadar durumu olduğu zamanlar Sırbistan’ın “Beovizija” adında bir elemesi vardı ki 2013’e kadar bu stratejiyle ilerledi. Ancak bütçe bir yerden sonra açık verdi ve bunun sonucunda 2014’te Sırbistan’ı bir seneliğine Eurovision sahnesinde görememiş olduk.
Peki 2015’te ne değişti?
Değişen sadece EBU’nun sistem ve strateji değişikliği oldu. “Katılımcı artırımı” projesini hayata geçirince birçok ülkeye borç vererek ve yahut (bilinmemekle birlikte) fiyat indirimi yaparak katılımlarını sağladı, aynı zamanda da yarışmanın eski rengini geri getirdiler. Tabiî bu proje hayata geçirilirken birçok sıkıntılar yaşanmaya başladı, geçen senenin Romanya örneğinde gördüğümüz gibi. EBU yarışmaya renk getireceğim derken bir ülkeden ziyade kendini neredeyse tamamen hazırlamış bir sanatçıyı yarışmaya bir aydan az bir süre kala ülkesinin borcu yüzünden diskalifiye etmiş, hem kendi yarım yamalak projesinin hem de Romanya’nın eski hükumetinin tüm hatalarının faturasını temsilciye kesmişti. Daha sonraki stepte de borçlarıyla alttan alta tehdit ettiklerini tahmin ettiğimiz Bosna Hersek’in de yarışmadan çekildiğine şahitlik ettik. Ki zaten katılmakta çekince gösteren Bosna Hersek’in neredeyse sırf EBU’yu kırmamak için gösterdiği katılımda promolarını bile zor yaptıklarını kendi gözlerimizle görmüşken EBU’nun bu stratejik hataları ve adeta bir tefeciye dönüşmesi gittikçe ilginç bir hâl almaya başamıştı.
Bu uzun parantezden sonra “Sırbistan’da ne değişti de döndüler?” sorusunun da cevabını almış olarak devam ediyorum. 2015’te de yine küçük çaplı da olsa bir ulusal final düzenlemiş olan RTS (Odbrojavanje za Beč – Viyana İçin Geri Sayım) daha sonraki stepte, yani son iki senede tamamen internal seçim sisemine dönmüş, şarkı ve temsilci tanıtımı için bütçeyi iyice düşürmüştür.
Yanlış hatırlamıyorsam dün gece “Hello! Srbija” magazin sitesinde gözüme çarpan bir makalede değinilen bir de sıkıntı var Sırbistan’da: Sanatçıların büyük bir çoğunluğu Eurovision’u istememeye başladı. Bu her ülkede aynı görülen bir reaksiyon mu, bunu ne yazık ki bilmiyorum ama Sırbistan’da Eurovision hakkında kötü beyanat vermek, röportajlarında Eurovision hakkındaki sorulara cevap verme gereği bile görmeme, yahut Eurovision’u amiyane tabirle gömmek bir moda, bir akım hâline dönüştü Sırbistan’da.
2009’da Goran Bregović’in tüm besteleri yaptığı ve onun bestelerinin Eurovision’a gitmek için yarıştığı Beovizija elemesinde “Ti kvariigro” adlı parçasıyla yarışan, aynı zamanda 2014 Eurovision Şarkı Yarışması’nda Karadağ’ı temsil eden ünlü isim Sergej Ćetković’in “Moj svijet” adlı Eurovision parçasının söz yazarı Emina Jahović Sandal, 2010 senesinde, yani Eurovision’a bir şarkı yollamadan önce Vesti‘ye verdiği röportajda Eurovision’a eski önemi vermediğini, çünkü tamamen başka bir şeye dönüştüğünü ifade etmiştir örneğin. 2009 elemesinin kazananı ve Sırbistan’ı o sene bir Goran bestesiyle temsil etmiş olan Milan Stanković ise birkaç ay önce verdiği röportajda “Eurovision’a bir daha asla gitmem!” diyerek Eurovision’a karşı olan bu keskin düşüncesini belirtmiştir. (Biz de çok meraklısı değiliz bu arada, çok da şe’apmasın.)
Bu da zaten ünlü isimlerin talep ettiği bütçe ve meblağı toparlayamayan RTS’yi çok daha farklı ve aslında bir yandan da Sırp müzik piyasasına çok farklı kapılar açabilecek bir yola yöneltti. Beni takip edenlerin sık karşılaştığı bir müzik programı var Sırbistan’ın ulusal kanalında: “TRI BOJE ZVUKA” yani “Müziğin Üç Rengi”. Bu programda; hem çok iyi isim yapmış sanatçılar, hem de amiyane tabirle esamesi çok okunmayan yeni isimler üç parça seslendiriyorlar, canlı olarak. Her programda üç isim çıktığı için bu ismi almış olan bu programla, ismi duyulmamış kişilerin canlı performanslarının kuvvetini görüp aynı zamanda ulusal kanalla bağlantılarını kurmuş oluyorlar ki bu RTS için gerçekten mantıklı bir strateji.
Geçen sene Sanja Vučić’le başladılar bu strateji üzerinde yürümeye. Başarılı oldular mı? Nitelik anlamında hayır, ancak Sanja’nın sahne arkasında bıraktığı izlenim, Sırbistan açısından çok başarılıydı. Zaten alınan sonucun Sanja’nın sorumsuz davranıp kendi hastalığına kendisinin davetiye çıkarmasından kaynaklanıyordu. Yoksa Sırbistan’ın ilk provalarının mükemmeliyeti herkesin dilindeydi arkada, beğenmeyen bile ağzı açık dinliyordu. Bundan mütevellit, bu yöntemi Sırbistan açısından çok mantıklı buluyorum, her ne kadar Sırp halkı alınan sonuçtan mutlu olmasa da ülkenin prestiji açısından Sanja’nın kişisel yetkinliği muazzamdı, kabul etmelerinde fayda var.
Gelelim Tijana Bogićević’e… Bu senenin temsilcisi olan Bogićević yine “Tri boje zvuka” sahnesine performans göstermiş olan isimlerden biriydi. Hatta “Tijanina” adlı bir parçasını seslendirmiştir ki, bu parçanın anlam ve önemini sizlerle paylaşmak isterim.
Tijana Jurić adlı bir genç, Sırbistan’ın bir şehrinde arkadaşlarıyla tatil yapmaya gitmişti, 15 yaşındaydı. Arkadaşlarından ayrıldığı sırada gaspa uğramış ve katledilmişti. Olay yeri olarak tahmin edilen bölgeyi arayıp Tijana’yı bulamayan memurlar Sırbistan’ın altını üstüne getirmiş, tüm Sırbistan seferber olmuş, hatta ünlüler el ele vermiş, tüm ülke Tijana’nın bulunması için tek yürek olmuştu. Ancak maalesef Tijana’nın cansız bedenine, ilk aranan ve “bulunamayan” yerde ulaşmışlardı ve ailesi ihmal davaları ile uğraşıyordu. Mücadeleleri hâlâ sürüyor ise Allah’tan sabır ve metanet diliyorum. “Tijanina” yani “Tijana’nın (Şarkısı)” adlı parçayı, Bogićević, Tijana Jurić için yazmış. Bu performansıyla beni duygulandırmayı başarmış, artı puanımı da almıştı.
Aynı zamanda 2011 Eurovision Şarkı Yarışması’nda Sırbistan’ı temsil eden Nina’nın Nina’dan daha başarılı arka vokallerinden biri olduğuna göre, RTS’nin pozitif bir izlenimi olan bu isimden daha mantıklı bir seçenek, bütçesel bazda yokmuş gerçekten.
“Şarkıyı nasıl buldun?” diye soracak olursanız, ben şarkıya ve Bogićević’e Sırp halkından daha olumlu baktığımı söyleyebilirim. Eskiden ben de biraz motomot bir insandım bu konuda, “Sırbistan, etnik ve Sırpça bir parçayla gitmeyecekse katılmasın.” noktasında, radikal milliyetçiler gibi düşünürdüm. Ancak her sene aynı şeyi denemenin bir yararı olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta Türkiye de hep Türkçe katılırdı, ilk defa İngilizce bir şarkıyla katıldığı sene olay olmuş, konu meclise kadar taşınmıştı. Ancak Sertab Erener her şeye rağmen İngilizce söylemek istemiş ve yarışmayı da hakkıyla almıştı. O yüzden “Nasıl olur böyle bir şey?” demekten ziyade yeni şeyler denemenin iyi taraflarına bakma taraftarıyım. Evet, bu şarkı biraz fazla evrensel olmuş olabilir, bırakın bu sene de böyle olsun. Her seferinde herkesi mutlu edemezsiniz sonuçta. “Molitva”, “Oro”, “Nije ljubav stvar” gibi şarkıları hepimiz özlüyoruz,ama kim bilir diğer senelerde belki yine o şarkılara benzer bir şey duyacağız zaten. Her istediğimiz aniden olmaz. 🙂
Bitti efen’im; başka yazılarda, başka baharlarda görüşmek dileğiyle… 🙂
“Sırbistan ve Eurovision – Son Dönem Politikaları&rdquo için 1 yorum