Bu başlığı atarken “Acaba Türkiye ve Eurovision ilişkisinin başlangıcından bitişine kadar bir derleme beklentisine mi sokuyorum okuyanları?” gibi bir düşüncedir beni aldı ama ben biraz şu “Aşkım, biz şimdi neyiz?” hâlet-i ruhiyesinden yakınmaya geldim.
Neyden yakınacağım peki? Eurovision’un yanına Türkiye’yi alıp bu kadar boş bir gündem şeklinde Türk ve Eurovision basınına (genellikle yabancı menşeli) yansımasından mı dert yanayım ben, başlatılan anlamsız Twitter hashtaglerinden mi bahsedeyim, her hafta başka birinin (Aynur Aydın üç yıldır tam gaz devam) “Ben Eurovision’da Türkiye’yi temsil etmek istiyorum.” deklarasyonlarıyla gündeme gelmesi ve daha sonra Eurovision konusunu alevlendirmesine mi delireyim, ben ne yapayım Allah aşkına?
Bu iş biraz çığırından çıktı bizim memlekette. Daha önce bu konu hakkında yine bir makale kaleme almıştım. Orada bile yaptığım tutarsız çözümlemeyi en tutarlı biçimde sunmaya çalışırken çok zorlandım. Kaldı ki ülkenin yaşam biçimi de bir nevi buna benziyor.
Bu yazıyı da kaleme almama sebebiyet veren olay Aleyna Tilki (İsmini de bugün duyuyorum.) adında genç bir hanımefendinin Eurovision ile alâkalı deklarasyonları oldu.
Bu ülkede Eurovision’a katılmak için her şeyi yapmış, yapabilecek sanatçı sayısı çok fazla. Bazıları kendinden daha fazla katıyor, bazılarının ise ayağına geliyor fırsat. Mesela Hadise’ye ilk olarak Belçika televizyonundan teklif gelmiş, ancak o cevval bir Türk kadını olarak “Bir başkadır benim memleketim!” demiş ve Türkiye’den gelen teklifi değerlendirmişti. Ancak daha sonrasında Eurovision’a verdiği Flamanca röportajın altına “Sen Türk kızısın bu ne?” diye yorumlar alacağını, Türk delegasyonunun sahne organizasyonu gibi en önemli ve neredeyse reklam dışındaki tek görevini bile beceremeyip tüm vizüeli bitireceğini nereden bilebilirdi? Yani kızım sana söylüyorum, Aynur’cuğum sen anla. Melodifestivalen’e git, ekibin de müsait, arkana bile bakma.
Bunun üstüne bir de daha on altısına yeni basmış, on yedisinden gün alan bir kızımızın böyle bir organizasyonu göğüslemeye kalkması bana biraz absürt geliyor. Öyle bir sahneden bahsediyoruz ki Sergey Lazarev’in kafa üstü düştüğü, Hadise’nin kırk derece ateşle çıktığı… Az biraz sakin, her şeyin yeri var.
Bu seneden bir örnek verelim, otuz iki yaşında olmasına rağmen profesyonel mesleği olmamasından ve amatörlüğünden kaynaklı çok sorun yaşamış olan Amir. Moral bozukluğundan ikinci provasından sonra röportaj talebi bile almamıştı. Bu yaşların cevvalliği ileride pişmanlık yaratabilir.
Kaldı ki bu ülkenin bir şeye dönme niyeti de yok, olmayacak bir şeyin ikinci etabını tartışmamız zaten başlı başına bir gülünç unsuru. Yanlış bir bilgi veriyorsam eğer düzeltirseniz sevinirim, Ukrayna Televizyonu Başkanı’na atılan mailın geri dönüşü olarak gelen cevapta, Ukrayna’nın Türkiye’nin geri dönüşü adına üstün bir çaba harcadığı, ancak Türkiye’den olumlu bir cevap alınamadığı yazıyordu. Bildirge “Ama çıkmadık candan ümit kesilmez.” hâlet-i ruhiyesinde bir cümleyle sonlandırılmış, bunun üstüne yine bir “HURRA DÖNÜYORUZ!!” dalgası dönmüştü. Bundan o cümleyi nasıl çıkarıyorlarsa?
“Dönmüyoruz”cular da başlıyorlar hastaglere, son modamız da bu. TRT gibi (evet görünüşte-kisve altında, hak veriyorum) özerk bir kuruma hitap ederken siyasî bilgi noksanlığından içinde siyasi parti ismi geçen hashtagler açılıyor. Bunun yanlış bir tutum olduğunu buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum. Belki bu işi elinde tutan topluluğu doğru kestirebiliyorsunuz ama bu konularda bürokratik olunmalı, bu kadar keskinlik ve cevvaliyet pişmanlık doğurur.
Ben ne istiyorum peki? Açık konuşayım mı, gram umursamıyorum. Şuurlu yaşadığım mikro süreç zarfında Eurovision hep Türkiyesizdi, bir süre de böyle kalmaya mahkûm. “Aman da keşke ülkemin bayrağı dalgalansa Kiev göklerinde!” gibi koçaklamalarla gaza gelen, bayrakları kuşanıp Avrupa kapılarına Eurovision için dayanan kitleden olamadım hiçbir zaman. Yarışma böyle iyi, hoş.
Uzun süredir yazmamamdandır bu hicvetmelere doyamamam. Bir başka yazımda görüşmek üzere…
Notcuk: Yazıya küsmüşken beni bu işe iten bir en yakın arkadaşa da bu hat üzerinden ulaşabilirsiniz, modaya merakınız varsa severek takip edeceğinizi düşünüyorum: iremsdiary.blogspot.com.tr
“Türkiye ve Eurovision: Adı Konamamış Bir İlişki&rdquo için 1 yorum